- ERG Blog
Umay Aktaş Salman
, Kayıhan Kesbiç
- 06/11/2024
Eğitim İzleme Raporu 2024’te çocuk işçiliği bağlamında tartışmaların odağı olan mesleki eğitim merkezleri (MESEM) de yer alıyor. Raporda MESEM’lerin içeriğine, öğrenci sayısına, yaşanan ölümlü kazalara dair son bir yılda neler olduğu anlatılıyor. Sonsözde ise MESEM’e devam eden gençleri, öğrenci sayısının artışındaki ve kaza haberlerindeki istatistik olmaktan çıkarmak ve onların sesini duymak istedik.
Ekonomik krizin eğitim üzerindeki etkisi konuşulurken, en sık gündem olan konulardan biri de Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM). Yoksulluğun, çocukları MESEM’lere ittiği sık sık dile getiriliyor.
Eğitim İzleme Raporu 2024’ün Ekonomik Kriz ve Eğitim bölümünde çocuk işçiliği bağlamında tartışmaların odağı olan, çoğunlukla işletmelerde yaşanan yaralanma ve ölümle sonuçlanan iş kazalarıyla gündem olan MESEM’ler de yer alıyor. Raporda MESEM’lerin içeriğine, öğrenci sayısına, yaşanan ölümlü kazalara dair son bir yılda neler olduğunu okudunuz. İstedik ki raporun sonsözünde MESEM’e devam eden gençleri, öğrenci sayısının artışındaki ve kaza haberlerindeki istatistik olmaktan çıkaralım, onların seslerini duyalım.
MESEM’lerin öğrenci sayısı, örgün eğitime dahil edilip lise diploması vermeye başlaması, çalışılan kurumlarda öğrencilere ödenen ücretin devlet tarafından karşılanmaya başlamasıyla son yıllarda hızla arttı. Öğrencilerin MESEM’leri tercih etmesi ya da etmek zorunda kalmasına dair sebeplere daha geniş bir pencereden bakmak gerekiyor; yoksulluk, eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri, eğitim ortamları ve okul iklimi, öğrenci-öğretmen ilişkisinin niteliği, eğitimin amacı, okullarda genç katılımının eksikliği…
İstanbul’da yaşayan 16 yaşındaki H.B., ev hanımı bir annenin ve kauçuk üreten bir firmada hammadde sorumlusu olarak çalışan bir babanın üç çocuğundan en küçüğü. Liseye mesleki ve teknik Anadolu lisesinde başlamış. Alanı ise muhasebe. 10. sınıfın ikinci döneminde MESEM’e geçen H.B. sebeplerini şöyle anlatıyor:
Lise hiç beklediğim gibi değildi. Sosyal etkinlikler yoktu. Kütüphanemiz belirli günler açılıyordu, bilgisayarlarla istediğimiz gibi projelerimizi hazırlayamıyorduk. Akran zorbalığı vardı; haraç kesmeler, sigara satmalar, kesici ve delici aletli kavgalar oluyordu. Gruplaşmalara dahil olmayan, ezilen taraf oluyordu. Gruplaşmaya dahil oldum ben de ama o zaman da zorbalayan, vukuatlı bir çocuk gibi görünüyordum öğretmenlerin gözünde. 9. sınıfta hatalar yaptım ama 10. sınıfa iyi başladım. Mesleğimi öğrenmek istiyordum ama okul ortamı pek bana göre değildi. Öğretmenler hep bizi yönetmek istiyordu, öğrenciler arasında da çok sorunlar vardı. MESEM’e geçme kararı aldım. Önce annem ve babam istemedi. İş hayatında olmak ve öğrenmek istiyordum.”
11. sınıf öğrencisi H.B.’nin MESEM’de üçüncü yılı, bu ikinci işyeri. Hafta içi dört gün işe, bir gün MESEM’e gidip 10 saat ders görüyor. Günde yaklaşık 10 saat, cumartesi günleri de yarım gün çalışıyor. Anlattıkları, özellikle küçük firmalarda MESEM öğrencilerinin emeğinin sömürüye dönüşebildiğini, işletmelerdeki uygulamalı eğitimlerde nitelik sorunu olabildiğini gösteriyor:
Benim çalıştığım yer, devletin verdiği asgari ücretin üçte birinin üzerine kendi de ödeme yapıyor. Yemek ve yol parasını da karşılıyor. Satış faturası nedir bilmeden girdim, şu anda bir ön muhasebeci kadar bilgim var. Ancak, herkesin şartları aynı değil kesinlikle. Arkadaşlarımdan görüyorum; bazı şirketler MESEM öğrencilerini hor kullanıyor, iş öğretmiyor, temizlik yaptırıyorlar. Maaşları düzenli ödemeyenler var. Sınıf arkadaşımın maaşını bankaya yatırıyorlar. Resmiyette yatmış görünüyor ama elden geri alıyorlar. Yani bedavaya çalıştırıyorlar. Yol ve yemek ücreti vermeyenler de çok. Alınan ücretin büyük kısmını yola ve yemeğe harcayan arkadaşlarım var. Ben maaşımdan eve katkı sağlıyorum ama tüm maaşıyla evi geçindirmek zorunda olanlar var.”
Başka bir MESEM öğrencisinin aktardıkları çalışma koşullarının, işyerinden işyerine büyük farklar gösterdiğini ortaya koyuyor. 17 yaşındaki C.K., kısa bir süre açıköğretimde öğrenim gördükten sonra MESEM’de aşçılık bölümü öğrencisi olarak okumaya başlamış. Bir yurdun mutfak bölümünde işe başlayan C.K., haftanın beş günü çalıştığını ve yurtta yatılı kaldığını, bazı günler mesaisinin 15 saate vardığını anlatıyor:
Çok fazla yoruluyordum. Normal bir MESEM öğrencisi günde sekiz saat çalışır. Ben 06.50’de kalkıyor, yurtta kalan öğrencilerin yemeklerini hazırlıyor, akşam son öğrenci yattıktan sonra mutfağı toparlayıp yatabiliyordum. Bazen 15 saate çıkıyordu günlük çalışma saatleri. Tuvalet ve namaz saatleri dışında hiçbir şeye zamanım kalmıyordu. Cumartesi öğleden sonra yurtta kahvaltıyı hazırlayıp eve gidiyordum.”
Bu yoğun tempoya dayanamayan C.K. alan değiştirerek bilişim bölümüne geçmiş.
Çalışma koşullarının ağırlığı sektörlere göre de değişiyor. Çalışma koşullarının ağırlığının yanı sıra bazı iş yerlerinde kötü muamele de gençleri olumsuz etkiliyor. Onlardan biri Bandırma’da yaşayan, 16 yaşındaki A.E.K. Ortaokuldan sonra direkt MESEM’de eğitime başlamış, şimdi 11. sınıf öğrencisi. Ev hanımı bir anne ile işçi bir babanın üç çocuğunun en büyüğü. İki kız kardeşi var. Biri ilkokul diğeri ortaokul öğrencisi. Haftanın beş günü bir otomobil tamircisinde çalışıyor, bir gün de okula gidiyor. MESEM’i tercih etmesinin nedeni tek başına evini geçindiren babasına destek olmak ve “kendi parasını kazanmak”. İlk girdiği iş yerinde şiddet gördüğünü anlatan A.E.K. yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
İlk işe başladığım yerde yaklaşık bir yıl çalıştım. Ustalar işi çok da öğretmiyordu. ‘Sen anlamazsın, yapamazsın’ diyorlardı. Daha çok yerleri temizliyordum. Küfür ediyorlardı. Gaziantepliyim. ‘Suriyeli misin?’ diyorlardı. ‘Hayır’ diyordum ama ırkçılık yapıyorlardı. Bir gün sözlü karşılık verdim ben de, biri sopayla bacaklarıma vurdu defalarca. Babam bacaklarımın ağrıdığını fark etti, gitti konuştu. Beni o iş yerinden aldı. Başka bir oto tamir dükkanına başladım. O günden beri de bu ikinci işyerimde çalışıyorum. Günde yaklaşık 10 saat çalışıyorum. Sabah dükkana gidiyorum, kıyafetlerimi değiştiriyorum, liftleri yağlıyorum, yerleri süpürüyorum, tamir edilecek araba varsa, ‘sen de yap’ derlerse yapıyorum. İşi biraz öğretiyorlar. Sanayi hayatı zor, stresli. Sakin biriydim ama artık aşırı stresliyim. Baya yoruluyorum. Hele yazın; çalışırken kaç sefer baygınlık geçirme noktasına geldim. Devletin verdiği 5 bin 100 TL’nin üzerine haftalık da 1200 TL veriyor işverenim. Yarısını aileme veriyorum evin geçimi için. ‘Keşke öğrenci olsaydım’ dediğim çok oldu ilk başlarda. Ancak artık alıştım. Ne liseye gidesim geliyor ne başka bir şey… MESEM bitince traktör motoru tamircisi olmak ve memleketime gitmek istiyorum.”
Üç öğrencinin de anlattıkları, işletmelerin, öğrencilerin iyi olma hâlini ve çocuk korumayı önceliklendirecek şekilde denetlenmesinin önemini gösteriyor. H.B. bunu şöyle ifade ediyor:
MESEM öğrencisinin saha ve iş tecrübesi bir lise öğrencisinden daha iyi. Şartları iyi olursa bu MESEM’in iyi tarafı. Kötü tarafı ise ağır işlerde ve kötü koşullarda çalışanlar var. Güvenlik ve sağlık sorunlarına yol açan ortamlar var. Makinelerle, kesici, delici aletlerle çalışanlar mesela… Bir fabrikaya gidiyorsun; küfür, şiddet, böyle yerler de var. MESEM öğrencilerinin çalıştığı yerlerin daha sıkı denetlenmesi, öğrencilerin üstüne daha çok düşülmesi gerekiyor. Öğretmenlerimiz geldiğinde işveren ‘öğrenciyle aram iyi’ diyecek tabii ki. Sadece işverenin beyanına bakılmayıp, derinlemesine araştırılması lazım. Daha sık ziyaretler yapılsın gerekirse. Öğretmenlerin bizi takip ettiklerini göstermeleri gerekiyor. Şimdi tedbirleri biraz daha yükselttiler. 3-4 ay boyunca hiç gelmeyenler, geldiği zaman da evrakları imzalattırıp gidenler oluyordu.”
Çocuk işçiliğini önlemek, işletmelerde verilen uygulamalı eğitimin niteliğini takip etmek, işletmelerin farklı gelişim ve hak alanları bakımından çocukları nasıl etkilediğinin farkına varmak ve risklere karşı önlemler almak için son söz H.B.’nin:
MESEM öğrencilerine çok ilgi gösterilmesi lazım”.
Umay Aktaş Salman
Eğitim Reformu Girişimi Araştırmacısı ve Medya Koordinatörü
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 2002 yılında başladı, Radikal Gazetesi ve Al Jazeera Türk’te çalıştı. Eğitim, kadın ve çocuk haklarıyla ilgili haberlerde uzmanlaştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü sahibi. 2017’den bu yana Eğitim Reformu Girişimi’nde (ERG) araştırmacı ve medya koordinatörü olarak çalışmalarına devam ediyor. IPS İletişim Vakfı Yayınları tarafından dijital kitap olarak hazırlanan Haberde Çocuk/Çocuk Odaklı Habercilik Elkitabı’nın yazarı.
Kayıhan Kesbiç
Politika Analisti
2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde ilk yüksek lisans derecesini aldı. 2019-2020 akademik yılında Jean Monnet bursiyeri olarak Kent Üniversitesi’nde Uluslararası Göç alanında ikinci yüksek lisansını tamamladı. ERG’de Politika Analisti olarak çalışan Kesbiç, mülteci çocukların eğitimine ve yoksulluğun eğitime etkilerine yoğunlaşıyor.
Bu İçerikler İlginizi Çekebilir