Yeni Bütçenin Önceliği Ekonomik Krizin Eğitime Etkileri Olmalıdır

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2025 Yılı Bütçe Teklifi 14 Kasım 2024’te TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunuluyor. Bütçe teklifinin komisyon süreçlerinin tamamlanmasının ardından aralık ayı başında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi ve onaylanması bekleniyor. Yeni bütçe ocak ayından itibaren yürürlüğe girecek.

Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 2025 Yılı Bütçe Teklifi 14 Kasım 2024’te TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’na sunuluyor. Bütçe teklifinin komisyon süreçlerinin tamamlanmasının ardından aralık ayı başında TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi ve onaylanması bekleniyor. Yeni bütçe ocak ayından itibaren yürürlüğe girecek. 

Her yıl tekrarlanan bütçe süreçleri nitelikli eğitim hakkının gerçekleşmesi için büyük bir önem taşıyor. Ekonomik krizin hanehalkları üzerindeki artan etkisi ve Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi nedeniyle, eğitim gibi sosyal politika alanlarına merkezi yönetim bütçesinden ne kadar bütçe ayrıldığının bu yıl daha yakından izlenmesi gerekiyor. Özellikle çoklu krizler çağında eğitimdeki ihtiyaçların ertelenmeden çözülmesi kritiktir. Eğitim İzleme Raporu 2024 gibi eğitim izleme çalışmalarıyla tespit edilen ihtiyaçlar, ancak eğitim sistemlerine daha fazla kaynak ayrılarak karşılanabilir. 

2025 yılı merkezi yönetim bütçesinden MEB’e 1 trilyon 451 milyar 715 milyon 540 bin TL ayrılması bekleniyor. Bu miktarla MEB bütçesi önceki yıla göre nominal olarak %32,9 artacak. Türkiye’de kamu bütçesi “program bütçe” sistemine göre hazırlanıyor. Buna göre, harcamalar belirli programlar çerçevesinde yapılıyor ve kaynaklar programlara göre dağıtılıyor. MEB’in sorumluluğunda olan programlar arasında en fazla bütçe %52,3 ile “Temel Eğitim” programına ayrıldı. Bu programı, %29,4 ile “Ortaöğretim” ve %9,1 ile “Yönetim ve Destek” takip ediyor. 

Eğitim sisteminin öncelikli hedefi eğitim dışındaki çocuk sayısının azaltılması olmalıdır.

MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi’ndeki “Temel Eğitim”, “Ortaöğretim” ve “Engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitim” programları altında, bu kademeler ve programlardaki eğitim hizmetlerinin sürdürülmesine yönelik faaliyetler yer alıyor. Bu faaliyetlere ek olarak, her programda yer alan “Eğitime erişim ve fırsat eşitliği” alt programı kapsamında burs verilmesi, pansiyon hizmetleri sağlanması, destekleme ve yetiştirme kursları düzenlenmesi, parasız yatılı öğrencilere giyim, kırtasiye yardımları sağlanması ve harçlık verilmesi, taşımalı eğitim faaliyetlerinin yürütülmesi, ücretsiz ders kitabı dağıtılması gibi faaliyetler yürütülüyor. Bunlar, MEB’in uzun yıllardır yıllık planlarında yer alan, özellikle sosyoekonomik durumun eğitime etkilerini azaltmaya yönelik müdahale programlarıdır. Ancak, bu programların etki değerlendirmesine ilişkin kamuoyuyla paylaşılan bir çalışma bulunmuyor. Özellikle ekonomik krizin hanehalkı üzerindeki etkilerinin arttığı bu dönemde bu programlar, her zamankinden daha önemlidir. MEB 2025 yılı faaliyetlerinin, çocuk yoksulluğuna ve sosyoekonomik durumun eğitime etkilerine odaklanması gerekiyor. 

Eğitim İzleme Raporu 2024 kapsamında yapılan analizler, 2023-24 eğitim-öğretim yılında eğitim dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı çocukların sayısının %38,4 artarak yaklaşık 612 bin 814 olduğunu gösteriyor. Bu sayıya vatandaş olmayan; göçmen, sığınmacı veya mülteci çocuklar eklendiğinde sayı 855 bin 174’e çıkıyor. Ayrıca, zorunlu örgün eğitim hizmetlerinden yararlanabilme hakları olmasına karşın, mesleki eğitim merkezleri ile açıköğretim gibi yaygın eğitim kurumlarına kayıtlı çocuklar da var. Bu çocuklar, eğitim dışındaki çocuklarla benzer riskler (çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik ve çocuk işçiliği gibi) altındadırlar. Bu çocukların sayısı da eklendiğinde, “örgün” eğitim dışındaki çocuk sayısı yaklaşık 1 milyon 578 bin 941’e ulaşıyor. Eğitim sistemindeki faaliyetler ve bunlara ayrılacak kaynaklar, birincil olarak eğitim dışındaki çocuk sayısının azaltılmasına odaklanmalıdır. Ayrıca, tüm çocukların, akranlarıyla adil koşullarda örgün eğitim kurumlarında eğitim görebilmeleri için önlemler alınmalıdır. 

Örgün Eğitim Dışındaki Çocuk Sayısı, 2023-24

Kaynak: Eğitim İzleme Raporu 2024
Açıklama: Okulöncesi eğitim çağındaki çocuklar hesaplamaya dahil edilmedi.

Sosyoekonomik durumun eğitime etkilerini azaltmaya yönelik müdahale programlarına daha fazla kaynak ayrılmalıdır. 

MEB 2025 Bütçe Teklifi ekonomik dağılıma göre incelendiğinde, bütçenin %80,1’inin personele yönelik harcamalara, %8,0’inin mal ve hizmet alım giderlerine, %2,2’sinin cari transferlere, % 9,7’sinin sermaye giderlerine, %0,03’ünün ise sermaye transferlerine ayrıldığı görülüyor. 

MEB’in sosyoekonomik durumun eğitime etkilerini azaltmaya yönelik müdahale programlarına ayırdığı kaynaklar ağırlıkla “cari transferler” kalemi içerisinde yer alıyor. MEB 2025 Bütçe Teklifi’nde bu kaleme 31 milyar 275 milyon 568 bin TL ayrıldı ve bu kalem önceki yıla göre %12,5 arttı. Öğretmen maaşlarının da karşılandığı personele yönelik harcamalara ayrılan kaynaklar ise %31,4 arttı. 

Hem bu kalemdeki hem de genel olarak MEB bütçesindeki değişimin değerlendirilmesi için dikkat edilmesi gereken göstergelerden biri enflasyon tahminleridir. Enflasyon mal ve hizmet alımlarından personel maaşlarına bütçedeki pek çok kalemi doğrudan etkilediği için bütçe yapılırken enflasyon tahmininin gerçekleşen değerin altında kalması, hizmetlerin kesintiye uğramasına ya da niteliğinin düşmesine neden olabilir.

2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda, 2025 yıl sonu enflasyon hedefi %17,5 olarak belirtiliyor. OECD’nin 2025 yılı enflasyon tahmini %28,9, IMF’ninki ise %33,0’tür. MEB’in bütçe artışı bu oranlar üzerinden değerlendirildiğinde, %32,9’luk artışın 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı hedefi ve OECD’nin tahminlerinin üzerinde, IMF enflasyon tahminiyle ise aynı seviyede olduğu görülüyor. Benzer bir yorum, %31,4 artan personel harcamaları için de yapılabilir. Sosyoekonomik durumun eğitime etkilerini azaltmaya yönelik müdahale programlarına ayrılan kaynakların yer aldığı cari harcamalardaki %12,5 artış ise 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda belirtilen 2025 yıl sonu enflasyon hedefinin de altındadır. Bu durum, burslar ve öğrenci harçlıkları gibi maddi desteklerin enflasyon karşısında eriyeceği anlamına geliyor. Eğitim İzleme Raporu 2024 kapsamında yapılan analizde, şartlı nakit yardımlarında da benzer bir durumun olduğu; 2022 ve 2023 yıllarındaki artışın, enflasyon oranının altında kaldığı belirtiliyor. 

MEB bütçesinin enflasyon karşısında erimesinin önüne geçilmelidir.

Mali disiplin sağlanabilmesi için bütçe planlamaları, yüksek enflasyon tahmini baz alınarak yapılmalıdır. Bu çerçeveden değerlendirildiğinde, 2025 MEB bütçesiyle personele yönelik harcamalardaki artışın, enflasyon riskini karşılayacak ölçüde olduğu söylenebilir. Ancak bu, sadece mevcut hizmetlerin sürdürülebilmesi için yeterlidir. Eğitim sisteminin devam eden ihtiyaçları ve olası krizlerle ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlar için MEB bütçesine daha fazla kaynak sağlanması gerekiyor. Örneğin, 6 Şubat depremlerinin yaşandığı 2023’te MEB bütçesi, başlangıç ödeneğine göre %34,2 açık vermişti. Program bazında bakıldığında, başlangıç ödeneğine göre verilen açık “Engellilerin toplumsal hayata katılımı ve özel eğitim” programında %66,1’e, “Hayat boyu öğrenme” programında ise %55,2’ye kadar yükseliyordu. Mali disiplinde hedef bütçe denkliği olduğundan, bütçe açığına ilişkin bir hedef bulunmuyor ama %5 dolaylarında bir açığın, afet ve krizlerin olmadığı dönemlerde kabul edilebilir düzeyde olduğu söylenebilir. Ancak, mali disiplin sağlamak için eğitim sisteminin ihtiyaçlarından feragat edilmemeli, bu ihtiyaçları karşılayacak bir bütçe planlaması yapılmalıdır. Bu noktada önceliklerden biri, MEB bütçesinin enflasyon karşısında erimesinin önüne geçmek olmalıdır.

MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesindeki payı artırılmalıdır.

MEB bütçesini değerlendirmede kullanılan başka bir gösterge ise MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payını izlemektir. 2025 yılında bu oranın %9,9 olması bekleniyor. 2024’te oran %9,8, 2023’te ise %9,7’ydi. Bu oranlar nedeniyle MEB bütçesinin payının bir süredir %10 seviyesine sabitlendiği söylenebilir. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne göre nitelikli eğitim hedefinin gerçekleştirilmesi için eğitime ayrılan kamu kaynaklarının kamu harcamalarının %15-20’si oranında olmalıdır. MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesine oranı 2014-2018 yılları arası %12-13 seviyesindeydi. Bu oran korunabilseydi, MEB 2025 bütçesi en az yaklaşık 316 milyar TL daha fazla olacaktı. Somutlaştırmak gerekirse, bu kaynakla resmi eğitim kurumlarına kayıtlı 15 milyon 849 bin 271 çocuğa iki eğitim-öğretim yılı boyunca ücretsiz ve sağlıklı öğle yemeği sağlanabilirdi. Bu çerçevede MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı, uluslararası standartlarla ve eğitim sisteminin devam eden ihtiyaçlarıyla uyumlu olmalıdır. Bu pay, kamu kaynaklarının kullanımında eğitim poltikalarına verilen önemin de bir işaretidir. Eğitim dışındaki çocuk sayısının arttığı ve çocuk yoksulluğuna yönelik okul temelli müdahalelere ihtiyaç duyulan bu dönemde, eğitime ayrılan kaynaklar yeniden en az %12-13 seviyesine çıkarılmalıdır. 

Kamu kurumlarındaki tasarruf faaliyetleri eğitime ayrılan kaynaklar üzerinden yapılmamalıdır. Özellikle eğitimin sosyal kalkınmaya ilişkisi düşünüldüğünde yapılacak kaynak kesintileri bugün için tasarruf sağlasa da orta vadede olumsuz sonuçlara neden olabilir. 

2024’te ulaşılamayan hedefler için 2025’te önlemler alınmalıdır.

MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi kapsamında paylaşılan verilerle MEB 2024 yılı faaliyetleri de değerlendirilebilir. Bu kapsamda program göstergeleri incelendiğinde, ilkokul birinci sınıf öğrencilerinden en az bir yıl okulöncesi eğitim almış olanların oranı ile pansiyon doluluk oranlarının artması ve 9. sınıfta sınıf tekrarı oranının düşmesi gibi 2024 hedeflerine ulaşılamadığı görülüyor. 

2024’te en az bir yıl okulöncesi eğitim almış öğrencilerin oranı azaldı.

MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi’ne göre 2023’te ilkokul birinci sınıfa başlayan öğrencilerden %80,4’ü okulöncesi eğitim almıştı ve 2024’te bu oranın %85,0 olması hedefleniyordu. Ancak, 2024 gerçekleşme tahmini, bu hedefin 12 yüzde puan altına düşerek %73,0 oldu. Bu gerileme, 14 Ekim 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik’le birlikte, çocukların okulda geçirdikleri süredeki temel ihtiyaçlarını, öz bakım süreçlerini ve eğitim programının uygulanmasını desteklemek amacıyla resmi okulöncesi eğitim kurumlarının katkı payı almasıyla ilişkili olabilir. Ayrıca, bir önceki planda hedefler arasında yer almasına rağmen, MEB 2024-2028 Stratejik Planı’nda okulöncesi eğitimin zorunlu hâle getirilmesine ilişkin bir hedef de yer almıyor. Okulöncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması ve eğitim dışı hizmetler için katkı payı alınmasına izin verilmesi, özellikle sosyoekonomik olarak dezavantajlı çocukların okulöncesi eğitime erişmesi önünde bir engeldir. Tüm çocukların akranlarıyla eşit koşullarda eğitime başlayabilmesi için bu engellerin ortadan kaldırılması gerekiyor.

2024’te 9. sınıfta sınıf tekrarı tüm program türlerinde arttı.

MEB, 2023’te  liselerde sınıf tekrarının tekrar uygulamaya koyulacağı açıklamıştı. 8 Eylül 2023’te MEB Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle birlikte, okullarda sınıf tekrarı riski olan öğrencilere yönelik önleme, müdahale ve yönlendirme komisyonları oluşturuldu. 2024 yılında 9. sınıfta sınıf tekrarı oranı, tüm ortaöğretim programlarında planlananın üstünde seyretti. Bu oranın en yüksek olduğu ortaöğretim programı, %30,0 ile din öğretimidir. 

9. sınıf, ortaöğretime uyum ve eğitimden kopmama için de kritik bir dönemdir. Bu nedenle, bu dönemde sınıf tekrarının artması dikkatle değerlendirilmelidir. PISA 2022 kapsamında yapılan başarılı eğitim sistemlerine yönelik değerlendirmeler, sınıf tekrarının öğrenciler için bir cezaya dönüşmemesi, aksine sınıf tekrarına neden olan kök nedenler tespit edilerek bunlara müdahale edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

9. Sınıfta Sınıf Tekrarı Oranları

Kaynak: MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi

2024’te ilköğretim ve özel eğitimde pansiyon doluluk hedeflerine ulaşılamadı.

2023-24’ün önemli gelişmelerinden biri Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliği’nde değişiklik yapılması oldu. 1 Ağustos 2024’te Resmî Gazete’de yayımlanan değişiklikle, taşıma kapsamındaki öğrencilerin yaşadığı yerle taşıma merkezi okul arasındaki azami uzaklık 50 kilometreden 30 kilometreye düşürüldü. Bu politika değişikliğinin pansiyon doluluk oranlarını artırmak için olduğu belirtilse de MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi kapsamında paylaşılan veriler, pansiyon doluluk oranlarının özel eğitim ve ilköğretimde hedeflenen düzeyin altında kaldığını gösteriyor. Her ne kadar pansiyon ve taşımalı eğitim birbirlerine alternatif politikalar olarak kabul edilse de veliler ve öğrenciler, bu politikaları birbirinin alternatifi olarak görmüyor olabilir. Taşımalı eğitimdeki bu kararın eğitim dışına çıkmaya neden olmaması için pansiyonlu okulların tercih edilmeme nedenleri analiz edilmeli, özellikle ilköğretim ve özel eğitim öğrencilerini pansiyona yönlendirme kararı gözden geçirilmelidir.

Pansiyon Doluluk Oranları

Kaynak: MEB 2025 Yılı Bütçe Teklifi
Bu İçerikler İlginizi Çekebilir
eğitim-hakkı-kriz-durumları-dahil-her-koşulda-korunmalı-neokulsuzneeğitimsiz
20-millî-eğitim-şûrası-genel-kurulunda-okul-öncesinde-din-eğitimine-dair-alınan-tavsiye-kararı-hakkında-değerlendirme
türkiyede-kapsayıcı-ve-nitelikli-eğitim-için-öncelikler
1 2 3
Skip to content