- ERG Blog
Umay Aktaş Salman
, Kayıhan Kesbiç
- 06/11/2024
Eğitim İzleme Raporu 2024’te göstergelerle, analizlerle eğitimde son bir yılda yaşananları aktarırken bu verilerin evlere, sınıflara, okullara nasıl yansıdığını da göstermek istedik. Raporun önsözünde İstanbul’da eşi ve üç çocuğuyla birlikte beş kişilik bir hanede yaşayan Zehra Hanım’ın çocuklarının eğitim deneyimine yer verdik.
Zorunlu eğitim çağında olmasına karşın eğitim dışında kalan çocuk sayısının son üç yılın, gelir eşitsizliğinin ise son 18 yılın en yüksek seviyesine çıktığı; her 100 çocuktan 42’sinin yoksul olduğu Türkiye’de, ekonomik krizin eğitim üzerindeki etkisi giderek artıyor.
Veriler, ekonomik krizin etkisini çarpıcı bir şekilde ortaya koyarken o verilere dahil olanlar gündelik yaşamında bunun etkisini yakıcı bir şekilde hissediyor. Pek çok eşitsizlik tek bir hanede toplanabiliyor. Çünkü hiçbiri birbirinden bağımsız değil ve eğitim bu eşitsizlikleri dönüştürmede yeteri kadar etkili değil. Hatta eşitsizlikleri yeniden üretiyor.
Eğitim İzleme Raporu 2024’te göstergelerle, analizlerle eğitimde son bir yılda yaşananları aktarırken bu verilerin evlere, sınıflara, okullara nasıl yansıdığını da göstermek istedik. Önsözde bu kez, bir velinin anlatımlarıyla verilerin ötesindeki gerçekliğe yer veriyoruz.
İstanbul’da eşi ve üç çocuğuyla birlikte beş kişilik bir hanede yaşayan Zehra Hanım’dan çocuklarının eğitim deneyimini dinledik.
Zehra Hanım, ortaokul mezunu, ev hanımı. Eşi ise garson olarak çalışıyor. Hanenin geliri, asgari ücretin biraz üstü. Zehra Hanım’ın 11, 7 ve 6. sınıfa giden biri kız, ikisi oğlan üç çocuğu var. Üçü de devlet okuluna gidiyor. 6. ve 7. sınıfa giden oğulları, depreme dayanıklı olmayan okulları yıkıldığı için başka bir okulun binasında eğitim alıyor. Bu misafirliklerinin dördüncü yılı. Burada üç okul aynı binada. Küçük oğlu ilkokulda dört yılda beş öğretmen değiştirmiş. Oğlunun “Yeter artık her gün öğretmen mi değiştireceğiz” dediğini ve akademik olarak olumsuz etkilendiğini anlatan Zehra Hanım, gelen öğretmenlerden birinin de branşının sınıf öğretmenliği olmadığını ve ücretli öğretmen olduğunu söylüyor. Evde olduğu gibi okulda da imkânlar kısıtlı. Okulda kütüphane, laboratuvar yok. Sosyal etkinlik yapabilecekleri alanları sınırlı. Geçen sene ilk kez akıllı tahta kullanılmaya başlanmış. Zehra Hanım’ın 11. sınıfa giden kızı ise Anadolu lisesi öğrencisi.
Hanehalklarının eğitim harcamaları arasındaki uçurumun boyutunu, raporun Ekonomik Kriz ve Eğitim bölümünde göreceksiniz. İşte o uçurumu yaşayanlardan biri de Zehra Hanım. Sadece kızına haftalık 50-100 TL harçlık verdiğini, oğlanlara veremediğini söyleyen Zehra Hanım, çocuklarının eğitimi için düzenli bir harcama yapamadıklarını anlatıyor:
Geçen seneki kırtasiye malzemelerini kullanıyor çocuklarım. Sadece defter ve forma alabildik. Kızım üç yıl önce LGS’ye hazırlanırken dershaneye veremedim. Seneye üniversite sınavına girecek, yine veremeyeceğim. Kaynak kitap istenmiş, tüm sınıf almış. Aldık, bir test kitabı 370 TL. Kızım dil sınıfında. Sınıfta diğer öğrencilerden akademik anlamda geride kalan iki öğrenci varmış. Biri de o. Diğerleri dil kursuna gidiyormuş okul dışında. 7. sınıfa giden oğlum da seneye sınava girecek. Dershaneye veremeyiz. En ucuz dershane 70-80 bin TL.”
Araştırmalar, Türkiye’de okulların sosyoekonomik arka plana göre ayrışmış olduğunu, benzer sosyoekonomik arka plana sahip çocukların benzer okullara gittiğini gösteriyor. Öğrencilerin, ailelerinin sosyoekonomik arka planlarına göre okullara ayrılmış olması, okullar arasındaki imkân farklarını ve eğitimin niteliğini önemli ölçüde etkiliyor. Verilerin söylediği bu gerçeğin Zehra Hanım’ın hayatındaki karşılığı ise şöyle:
Şu okul iyidir dendiğinde biliyorum ki, velinin durumu iyidir, destekliyorlardır okulu. Durumu iyi olan velilerin 30-40 bin TL bağış yaptığı okullar var. Duyuyorum, görüyorum; o okullarda etüd ve farklı alanlarda kurslar var. Eve de özel öğretmen geliyor. Bu velilerin çocuğuyla kıyaslayamam kendi çocuklarımı. Arada uçurum var… İşin ucu paraya geliyor hep. İmkânı olanın çocuğu iyi yerlere geliyordur.”
Ücretsiz okul yemeği talebi ise hangi haneye girerseniz girin, aciliyetini tekrar tekrar gösteriyor. Çocuklara beslenme koyabilmek için evin bazı gıda ihtiyaçlarından feragat ediliyor. Zehra Hanım, okul kantininde bir tostun 80 TL, suyun 10 TL olduğunu söylerken, kıt kanaat oluşturdukları pazar bütçesinde önceliği beslenme çantalarının aldığını anlatıyor:
Üç çocuğumun yanına beslenme koymanın toplam maliyetini söyleyemiyorum çünkü hiçbir standardı yok. Bazen poğaça yapıyorum, onu koyuyorum. Kalanları da evde yemiyor, buzluğa atıyoruz ki beslenme çantalarına kalabilsin. Kek ve içecek her zaman koyamıyorum. Eşim ‘yağ bırakmadım evde’ diye sitem ediyor. İki litrelik bir yağ bile çok pahalandı. Bir içecek 10 TL. Üçüne de koysam, her gün 30 TL. Oğlum ‘Anne herkesin içeceği var, niye koymadın’ dediğinde, arada alıyorum. Pazar parasından kısarak içecek alıyorum. Bazen de içecek yerine, alabildiysek meyve koyuyorum. Öncelik çocuklarım; evde ekmek, peynir, çay idare ediyoruz. İstediğimiz ve ihtiyacımız olan her şeyi alamıyoruz. Ona rağmen haftalık bin 500 – 2 bin TL mutfak masrafı oluyor. Temel ihtiyaç olan suyu bile alamıyoruz bazen. 5 litre su, 20 TL. Geçen gün mahalledeki çeşmeden doldurduk bidonları. Çok kötüydü. Pazar parasından kısıp su almak zorunda kaldım.”
Zehra Hanım, üç çocuğunun eğitim deneyimine 11 yıldır eşlik ediyor. Eğitimin ve imkânların yeterli olmadığını anlatırken, ekonomik açıdan her geçen gün daha da zorlandıklarını söylüyor. O; farklı ve çeşitlenen zorluklar, sıkıntılar yaşayan milyonlarca veliden sadece biri. Anlattıkları, çocukların içine doğdukları şartlardan bağımsız olarak yaşamlarını inşa etmelerinde eğitimde fırsat eşitliğinin önemine vurgu yapıyor.
EİR 2024’ün; hiçbir veliye, “İşin ucu paraya geliyor hep. İmkânı olanın çocuğu iyi yerlere geliyordur” dedirtmeyen, hiçbir çocuğun geride bırakılmadan nitelikli eğitim hakkına erişebildiği, kapsayıcı eğitim sistemleri kurulmasına ve herkesin bu mücadeleye ortak olmasına katkıda bulunmasını diliyoruz.
Umay Aktaş Salman
Eğitim Reformu Girişimi Araştırmacısı ve Medya Koordinatörü
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 2002 yılında başladı, Radikal Gazetesi ve Al Jazeera Türk’te çalıştı. Eğitim, kadın ve çocuk haklarıyla ilgili haberlerde uzmanlaştı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başarı Ödülü sahibi. 2017’den bu yana Eğitim Reformu Girişimi’nde (ERG) araştırmacı ve medya koordinatörü olarak çalışmalarına devam ediyor. IPS İletişim Vakfı Yayınları tarafından dijital kitap olarak hazırlanan Haberde Çocuk/Çocuk Odaklı Habercilik Elkitabı’nın yazarı.
Kayıhan Kesbiç
Politika Analisti
2017 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde ilk yüksek lisans derecesini aldı. 2019-2020 akademik yılında Jean Monnet bursiyeri olarak Kent Üniversitesi’nde Uluslararası Göç alanında ikinci yüksek lisansını tamamladı. ERG’de Politika Analisti olarak çalışan Kesbiç, mülteci çocukların eğitimine ve yoksulluğun eğitime etkilerine yoğunlaşıyor.
Bu İçerikler İlginizi Çekebilir